Giuseppe Verdi: ''la Traviata'', Aida'', Lombardi''Ernani''Macbeth ''Don Carlos''Othello'' II Trovatore ve diğerlerinin yaratıcısı...
Hancılık yapan yoksul bir ailenin ikinci çocuğu olarak 10 Ekim 1823, Kuzey İtalya’daki La Roncole Köyü’nde, günümüzde müze olarak kullanılan evde doğdu. Kilise orgcusundan ilk müzik derslerini aldı. Geçmişinde hiç müzisyen olmayan ailesi, oğullarının müzik eğitimi için büyük çaba harcadı, ona eski bir piyano aldıkları gibi yakındaki Busetto kasabasına göndererek oradaki sanatsal ortamdan yararlanmasını da sağladılar. Busetto’da aile dostu bir tüccar olan Antonio Barezzi’nin evinde kalarak Latince ve müzik dersleri alan Verdi, İtalya’da Busetto’lu Kuğu olarak da bilinir. Milano Konservatuvarı’na girmek isteyen Verdi, piyano tekniği zayıf olduğu için konservatuvar sınavlarını kazanamadı; ancak La Scala Tiyatrosu’nun şefi Vincente Lavigna’dan 2 yıl boyunca özel ders alma fırsatı buldu. Masraflarını Barezzi’nin karşıladığı bu özel dersler sayesinde opera müziği hakkında bilgisini arttırdı.
Verdi, Busetto’ya döndüğünde şehir orkestrasının şefliğini yürütmeye başladı; Barezzi’nin kızı ile evlendi, ard arda bir kızı, bir oğlu oldu. Verdi ve Margherita (Barezzi) 4 Mayıs 1836’da evlendiler ve çiftin birer yıl arayla iki çocukları oldu.
1838 de ilk bestesi yayınlandı, orkestra şefliği görevinden ayrılarak Milona’ya yerleşti; Avrupa’nın önde gelen müzik editörlerinden Giovanni Ricordi, eserlerinin telif haklarını satın aldı ve bu iş ilişkisi ölümüne kadar sürdü.
ilk operaları olan "Oberto" (1839) ve "Bir Günlük Kral" (1840) operalarının başarısız sayılmalarına, kısa sürelerle eşini ve iki çocuğunu da kaybetmesi eklenince acılı günler bestecinin yaşamını zehir eder...Giuseppe Verdi’yi hayata döndüren isim La Scala’da bir opera yöneticisi olan Bartolomeo Merelli oldu; operanın adı ise Nabucco. Merelli, Verdi’nin iyi bir besteci olduğuna inanıyor ve işine geri dönmesini istiyordu. Bu yüzden Verdi’nin koltuğunun altına, bir opera senaryosu sıkıştırdı ve onu eve yolladı. Opera bestelememeye yemin eden Verdi, eve geldiğinde senaryoyu yere fırlattı, ancak açılan sayfada yazılı olan sözcükler ilgisini çekmişti. Şöyle bir karıştırmak üzere aldığı hikayeyi elinde bir türlü bırakamadı. Operayı çok sevmesine rağmen bestelememeye kararlı bir şekilde Merelli’nin yanına gitti, ama ikna olmuş şekilde geri döndü.
Verdi'nin, onu ilk kez bütün İtalya'da tanıtan ilk başarısı, 1842 yılında Milano'da oynanan "Nabucco" operasıdır. Opera Verdi'nin özgürlük duygularını dile getiriyordu ve İtalya'nın büyük bir bölümünün o tarihlerde Avusturya'nın işgali altında bulunması İtalyanların ulusal duygularını, özellikle operanın ünlü koro parçası ile bir anda alevlendirdi. "va pensiero, sull ali dorate"... Bu olay, Verdi'nin yaşamında bir dönüm noktası olmuştur. Besteci İtalyanların ulusal duygularına seslenen bir dizi operayı bu sıralarda yazmaya koyuldu. "I Lombardi" (1843), "Ernani" (1844), "I Due Foscari" (1844), "Alzira" (1845) ve daha siyasal iki opera "Atilla" (1846) ve "La Battaglia di Legnano" (1849) bu devrede yazılan ve ona büyük ün kazandıran operalarıdır. Bununla beraber Verdi'nin çabuk ve olağandışı başarısına yalnız İtalya'nın o sıralarda içinde bulunduğu ve geniş halk kitlelerini sarsan bunalımların yok açtığını söylemek yerinde bir yargılama olmaz. Ana nedenler gene de sanatsal olmaktadır; Bellini'nin tatlı yumuşaklığı ve Rossini'nin yepyeni sürükleyici güçteki ruhsal öğelerin derinliğinde yatmaktadır bu başarı; çağın toplum huzursuzluğu ile birleşen sert ve yer yer haşin bir güçlüktür bu.
Yasaklanmış bulunan "viva I'italia'nın anlamını "viva Verdi"de bulduğu dönemde, Sardunya Kralı Victor Emanuel'in, birleşmiş bir İtalya tacına aday gösterilmesi üzerine halk bu kez Verdi'nin adında duygularını simgeleştirdi: V (ittoia) E (manuele) R (e) D'I (talia)..
1859 yılında işgal altındaki toprakların geri alınması ile sonuçlanan Avusturya'ya karşı kazanılmış İtalyan zaferinden sonra Verdi, siyasal sorunlara yönelik hiçbir başka opera yazmamıştır. Bununla beraber artık ulusal bir kahraman sayılan Verdi, genel istek üzerine yeni İtalyan Parlamentosunun bir üyesi olmuş, bu arada da ünlü opera şarkıcısı Giuseppina Strepponi ile evlenmiştir. Kısa süren parlamento üyeliği süresince (1861-1865) yalnız "Talihin Kudreti" operasını yazabilmiş, daha sonra bütünü ile politikadan çekilerek doğduğu kasabaya yakın bir yerde, Sant' Agata'daki çiftliğinde yaşamının geri kalan kısmını basit bir köylü gibi geçirerek "Aida" (1871), "Otello" (1887), "Falstaff" (1893) gibi "büyük opera" örneklerini orada yazmış, 1901 yılında Milano'da ölmüştür.
Verdi yaşamı boyunca librettoları üzerinde büyük bir titizlik göstermiştir. Etkin dramatik öğeler arıyordu her zaman: Schiller'den 4 konu - "Giovanni d'Arco", "I Masnadieri", "Luisa Miller" ve "Don Carlos", Shakespeare'den 3 konu - "Macbeth", "Otello" ve "Falstaff"; Victor Hugo'dan 2 konu - "Ernani" ve "Rigoletto" yu almıştır. Onun esinlenebilmesi için metin; büyük ihtiraslar, birbirinden kesin çizgilerle ayrı zıt karakterler, dramatik durumları içermeli idi. Librettocuları olan Piave ve Cammarano bu istekleri karşılamaya çalışıyorlardı ama, dramatik bir yapının bütünlüğünü ve gereken anlatım sağlamlığını sağlayamadıkları gibi konular, ruhsal durumların geliştirilmesi yönünden de yetersiz kalıyordu. Verdi'nin Shakespeare oyunları üzerine kurduğu ilk operası "Macbeth" dir. Opera Floransa'da 1847 yılında ilk kez oynandığında pek başarılı olamamış, bestecinin 1865'de Paris'te sahnelendirilmesi için sonradan yaptığı düzeltmeler de durumu değiştirememiştir. Opera gerçek değerini daha sonraki oynanışlarında ve zamanla kazanmıştır. "Rigoletto," 1851 yılında Venedik'te ilk kez sahnelendiğinde alışılmamış bir ilgi ile karşılandı. Bu operasında Verdi artık müziği, konuda geçen olayların ve kişilerin karakterlerinin yansıtılması ve anlatılmasında bir araç olarak kullanıyordu. Çağının opera anlayışına büyük bir yenilik getiren bu türün diğer iki büyük yapıtı "Il Trovatore" ve "La Traviata" 1853 yılında ilk kez Roma'da oynandı. Opera dalında gerçek olaylara eğilim göstermesi, Verdi'nin, Verismo (gerçekçilik) akımını başlatan besteci olarak gösterilmesine yol açar.
"Rigoletto"yu yazdıktan sonra Verdi; bir daha böylesine güzel bir opera yazacağına inanmadığını söylemişti. Ne var ki gelişmeler onun bu görüşünü yanıltmış ve "Il Trovatore"nin ölçüsüz başarısı Rigoletto'yu kat kat aşmıştır. Bu sonuncusunun 1853 yılı Ocak ayında Roma'daki büyük başarısından yaklaşık iki ay sonra "La Traviata" Vedekik'te ilk kez sahneye kondu. Ancak bu kez, daha çok operanın sahnelenişindeki kötülük ve talihsizliklere bağlanabilecek bir başarısızlık bekliyordu besteciyi, Sanatçıların sesleri kısık, dekor ve özellikle kostümler tutarsızdı. Çağın opera geleneklerine karşın, Verdi bu kez librettoyu kendi çağının görüntüleri içinden çıkartmıştır. Karakterler günü gününe Paris caddelerinde görülen elbiseleri giyiyorlardı. O zaman için radikal bir değişiklikti bu. Olayın kahramanı veremli bir fahişe idi ama Dumas'nın ünlü "La Dame Aux Camelias'sını iyi bilen bir seyirci topluluğunun karşısına veremli Violetta rolünde, kanlı canlı sağlıklı, şişman bayan şarıcı Fanny Salvini - Donatelli'nin çıkartılması, operanın iyice yadırganmasına yol açan ve bardağı taşıran son damla oldu. Ertesi gün Verdi kendisini teselli ediyordu: "Suç bende mi yoksa sanatçılarda mı?"
Son yıllarını Milan’da geçiren ünlü besteci, 1901 yılının başlarında, Milan’daki Grand Hotel’in bir odasında hayata veda etti. Cenazesine yaklaşık 28 bin kişi katıldı.
Size bir klasik müzik sever olarak tavsiyem Verdi'nin eserlerini dinlemenizdir...
Müzik dolu günler diliyorum...
Yorum Yaz...