Güzel gülüyor. Belimde ortopedik çökme yaşanmaması için karyolanın altına destek için gelmişti ve odayı derlemesi söylendi şef tarafından kendisine .
Akıl yürütme ve karar alma konusunda hızlı olmasa da yüzündeki gülüş kalbindeki sevgiyi işaret ediyor Elizabeth sadece 25 yaşında .Hayatının ise şimdi ya da sonra ,nasıl gitmesi gerektiğine dair en ufak bir fikri yok .Ona işi bıraktırıp biraz sohbet ediyorum odada .Çok utangaç . Önceleri yüzüme bile bakmaya çekiniyor .Sonra yavaş yavaş açılıyor. Zulu kabilesindenmiş aslında, ailesi ile beraber oturuyormuş 7 kardeşi var ve ayda yaklaşık 750 ZAR kazanıyormuş.
İstanbul’dan gelen haberler ise sisin devam ettiği yönünde. Dün boğaz transit gemi geçişine kapatılmış vapur feribot seferleri iptal edilmiş .
Sabah kahvaltısını meyveli yoğurtlarla geçiştirdim. Tabağa sürrealist bir resim çizdim.Az sonra yola çıkıyoruz .Çakmak taşı ile ateş yakacak gibi hissediyorum kendimi. Yol heyecanlandırıyor. Bir dilim kepek ekmeğini de peçeteme bohça yapıyorum. Yolda nerede mola veririz ve zamanlamamız tutar mı bilmiyorum ,pek bir şey yiyemedim ama mutlaka acıkırım .
Johannesburg
Yahya şehri Joburg’dayım .Johannesburg..İlk altının bulunduğu yıl 1886 imiş ..1875’ lerin sonunda 100.000 kişi yaşarken şimdi kentte 6 milyon insan yaşıyor . eşlerinden ve çocuklarından ayrı kalarak madenlerde çalışan kaç siyahi, geçmişin bakışları ile baktı bana bugün bilmiyorum . Sıcak hava yükseliyor tarlalarda suyu nasıl pompalıyorlar elektriği nasıl elde ediyorlar bilmiyorum.Zihnimde kimbilir kaç düşünce daha emekleye emekleye geçip gider .
JOHANNESBURG’TAN AYRILMADAN
Geçirdiği beyin ameliyatları sonrasında Türk sanat Müziği sanatçısı Yüksel Uzel’de Johannesburg’ta yaşamaya başlamıştı . Dostum Osman epey bahsetmişti buralara yerleşme hikâyesinden. Mandela’nın Houghton’daki (sanırım böyle ) özel residansının önünden geçiş sırasında ANC’yi (African National Congress) selamladım sanki . Aslında bir Soweto turu yapıp gecekondu mahallesine girip ırkçı yönetimlere karşı olan ayaklanmaların merkezini görmek de mümkün dü .Orada Mandela'nın yıllarca yaşadığı Soweta evi varmış. Aslında 20 yıl hapis yattığı Robben Adası" na bir bot turu iyi olurdu .herşey için vakit olmaması ne kötü ama bir daha gelmek için de bir o kadar teşvik edici.Zaten hep yarım kalan şeyleri sevmezmiyim .Yarım bıraktıklarımı değil ,yarım kalanları … Yarım bıraktığım ise ne kadar az şey var bilmiyorum .yarım ne kadardır onu da bilmiyorum.
Nelson Rolihlahla Mandela.. sanırım Amsterdam Madam Tussaud’da mumyanın yanında fotoğraf çektiriken düşündüm ülkene gelmeyi . Bir daha ki sefere seni de ziyaret edeceğim .Güneş yengeç burcunda olacak geldiğimde . Yan yan yürürüz bahçende . 6 çocuğun var isimlerini ben söyliyeyim sen kim olduklarını göster bana . Madiba Makaziwe Makgatho, , Zenani, Zindzi ve 1948 de doğan ve aynı yıl ölen kızın nedeni ile , bir kere daha Makaziwe.O Makaziwe şimdi Antropoloji Dr ünvanına sahip ve birkaç ay önce Hollanda’da bir Ekonomi vb konuların konuşulduğu bir zirvede konuşmacılık yapmıştı .İlk kızının neden öldüğünü bilmiyorum onu da anlatırsın .Nelson Mandela’nın Otobiyagrafisi olan “Long Walk to Freedom” kitabını en kısa zamanda alıp okuyacağım .Yolumuz bir hayli uzun ve ayaklarımı ne tarafa kıvırsam diye bakıyorum .İyi ki boyum daha uzun değil .kapladığım iki kişilik koltuktan dolayı biraz utanıyorum .
Houghton’dayız hala . St David caddesinden geçiyoruz okulun ismi St .John’s College .Hogwart Büyücülük okulu gibi bir yer . Tabi büyücü yetiştirmiyor .Boğaziçi Üniversitesinin Temel Bilimler binasına da benziyor uzaktan görünüm. Ne de olsa yüzyılı aşkın bir görünüm .26.11.2003 Johannesburg
Telekom kulesi 269 metre imiş bunun adı galiba Hillbrow Tower .Dubai ‘deki bu yıl yapımı biten 21.Yüzyıl kulesi de bu kadar dı yanılmıyorsam. Ama tabi residential olunca farklı bir sınıfa girmiş oluyor bu yükseklikler . Tv kulesi ise 243 metre imiş . Eflatun rengi jakaranda ağaçları her tarfta ....Güneş ne kadar güzel .. Güneş toplamak için harika bir zemin var bu ülkede,elektrik üretimi içinde ideal.
Gün yaban hayata yolculukla geçti ,
Vakit nasıl da gelip geçti
YOLCULUK
Yolda pencereden dışarı bakarken izlediğim belgeseli düşündüm .Sonrada kendi türüne zarar vermeyen canlıları .Oysa insan öyle mi .Boşuna dememiş Thomas Hobbes , Homo Hominu Lupus ( insan insanın kurdudur ) diye . Sıcak kumlarla ,karlar arasında yuvarlanıp durdu zihnim. Arada bir siyahileri izledim yollarda . Otobüsteki earl grey çay kokusu Robert’ın marifeti.Bize karşı son derece iltimaslı ,sanki bütün tur grubunu şımartıyor . Bağışıklık sistemime çok iyi gelen bir şeyler var bu yolculukta .Giderek daha da fazla keyif alıyorum .
Bu müziği tanıyorum ..evet Joan Baez’ den dinlemeyi pek severdim bunu ..
A si m'bonanga
A si m'bonanga u Mandela thina
Lapha ekhona
Lapha ehleli khona
A seagull wings across the sea
Borken silence is what I dream
Who has the words to close the distance
Between you and me
Steven Biko
A si m'bonanga
A si m'bonanga umfowethu thina
Lapha ekhona
La wa fela khona
Görmedik diye ezgi ..Görmedik Mandela’nın nerede olduğunu görmedik .nerede oturduğunu görmedik .
Görmedik Biko
Kardeşimiz Bikoyu göremedik
Nerede olduğunu nerede öldüğünü görmedik …
Kafamda eskiye giden ve yeniye kıvrılan ne çok sarmal varmış . 1987’li yıllara gidiyorum hızla . Gitar ile solo söylediğimi hatırladım bu parçayı .şimdi ise akor bile basamıyorum . Enstrüman çalma konusunda yakaladığım geçici başarıyı hatırlıyorum . Gitarım ise kuzey yarımküredeki evimin salon kapısının arkasında,arkasına yaslanmış ayakta duruyor .
İmajinasyonlarıma ara verip ,tur rehberimize kulak veriyorum .Şifalı “Aloe Vera” bitkisinin anavatanı burası imiş meğer .Bizde sarı sabır deniyor ya da öd ağacı .Gelmeden önce Kasım ortasında İstanbul’da katıldığım fuarda da bağışıklık sistemini güçlendiriyor gerekçesi ile epeyce ikram etmişlerdi bu zambakgilden .dikenli ve reçineli bir bitki .Görünüşü kaktüse benziyor ve 150 -200 kadar çeşidi varmış . Bu çeşitlerin çoğu Güney Afrika’da bulunuyormuş . bağışıklık sistemine olan farmasötik etkisini bilmiyorum ama sinameki etkisi gösterdiği kesin .bağırsakları aktif halde tutuyor .kozmetikte de bir çok alanda kullanılıyor bildiğim kadarı ile .Kleopatra cildini böyle taze tutmuş derler ya .Egzama tedavilerinde de kullanıldığını duymuştum.Başka hangi müstahzarların içinde Aloa vera var mimliyorum .”Al” gülüm “ver” gülüm der gibi bir şey . Yoldan geçerken bir de cenaze gördük .Nasıldır acaba Hristiyan olmayan siyahilerin ve kabilelerin ölülerini gömme törenleri ,ya da bir kadın nasıl şekil verir hamura . Saat 14’00 e yaklaşıyor.Spar mağazasının önündeyiz az sonra hareket edeceğiz . Grup dinamiğine tur şirketlerinin ve kişilerin yaklaşımını görmek için iyi bir vakit . Dostlar alışverişte nasıl görecek merak ediyorum .
Çitlerin arkasında tutamam içimdeki fikirleri sözleri
Geceleri nasıl gözükecek bilmem kedilerin gözleri
İçimdeki aslanın pençesi havada
Havanın karamasına çok kalmadı ..Çok sıcak … Kuş senfonisini dinliyorum …suskunum . yerde cansız yatan bir avı diriltebilecek kadar hazırım doğaya . İÇİMDE BİR KAMP ATEŞİ yanıyor
yıldızları gökyüzüne saldım ,
Orion takım yıldızına baktım
Sonrada fundalıklara daldım
SANP … Simgesi Spiral boynuzlu Kudu
South African National Park .
SAFARİ
“ BIG 5”
LION, ELEPHANT, LEOPARD, BUFFALO AND RHINO..
Yaklaşık 180 bungalow varmış burada … Skukaza Kampı Sabie Köprüsü olarak biliniyormuş daha önceleri .1936 yılında ismi Skukuza olarak değişmiş sonradan .. Skukuza ismi Tsonga’ da James Stevenson-Hamilton’ a verilen isim imiş Kruger National Park listesinde kamp isimlerine baktım . Letaba ,Lower Sabie , Mopani , Olifants , Orpen, Pretoriuskop , Punda Maria, Satara , Shingwedzi Skukaza gibi pek çok isim gördüm .Skukaza Shangaan dilinde her şeyi koruyan adam demekmiş .
Ağaçların kabuklarını yiyenlerin filler olsa gerek .Daha safariye çıkmadan zürafa gördük üzerinde kaç beşbin asalak yaşadığını ise hatırlamıyorum .Kafalarında da kuşlar var .
Bölge Mozambik’ten gelen seller sonrası,uzun süre yağış almamış .O nedenle taze otlar alabildiğine az ve kuraklık hüküm sürüyor denebilir .Yolda sürekli impalalarla burun buruna geliyoruz .İmpalalar ceylana benzeyen antilop türü .Hızlı üreyen ve yavrusu kokusuz bir hayvan . Kudular da bu antilop grubuna giriyor . İmpalalar henüz görmediğimiz devasa hayvanların yanında az sonra fino köpeği kalacaklar sanki . Kuraklık nedeni ile belki de bitki örtüsü ile tamamı ile tanışmayacağız belki ama tanışacaklarım var bu kesin .
Krueger park Mpumalanga EyaLeti sınırları içinde kalıyormuş. Mpumalanga 'güneşin doğduğu yer' anlamına geliyor .Parka her sene yılda yaklaşık 1.5 milyon ziyaretçi geliyormuş ve bunların sadece üçte biri turistmiş.Tabi Botsvana, Zimbabve,, Namibya ve Zambia,Mozambik gibi komşu ülkelerden de bir hayli ziyaretçi akını oluyormuş parka . Ben denizaşırı ülkelerden gelen ziyaretçi sayılırım . Bu park dünyanın 8.Afrika’nın 5.Büyük parkı . Park 1976’da çıkarılan Ulusal Parklar ile ilgili yasaya ve SANParks regülasyonlarına tabi . Yasalara aykırı hareket etmenin cezası ise 1500 Rand ile hapis cezasına kadar geniş bir aralıkta . Skukaza parkının direktörü David Mabunda’nın talimatlarını okudum az önce . Park yaklaşık 30.000 km kare .. Bu arada Mozambik ve Zimbave safari parkları ile Kruger Park arasındaki sınır tel örgüleride kademeli olarak kaldırılıyor ve 'Barış Parkı' bölgeleri oluşturuluyormuş .
Bu geniş yüzölçümünde kaybolmaya hazırım … Yerde fil pislikleri var .. bu işaret olsa gerek ..
Nihayet saat 17:30 da Safariye çıkabildik .Siyahi şoförümüzün ve aynı zamanda da rehberimizin ismi Roy . Keyifli birisi ve çoğu siyahi gibi o da güleryüzlü . Tıslayan ağaçları geçtikten sonra beşin birini yakalayıverdik ve bir fil ailesi asfalttan bize aldırış etmeksizin yoluna devam ediyor.Deklanşör sesleri ise kuş cıvıltılarına karışıyor . yediklerinin sadece %48’ni sindirebilen fillerin aracımıza yaklaşıp hortumlarını içeri sokup bizlerle şakalaşmasını isterdim doğrusu .neden olmasın dı ki Onlar ne de olsa fil,eşek şakası yapacak halleri olmaz dı ya .
Yola devam ediyoruz . Karşımıza bakışlarını bizden hiç ayırmayan, motorlu taşıtlara ve bize karşı kızgınlık taşımayan tüberkülozlu bufalolarla karşılaşıyoruz .Sığır vebasını duymuştum ama Bufalo veremini ilk kez duydum. Veremli olmalarının kendilerine herhangi bir zararı yok ama avlanarak onları yiyen aslanların hali bitap .20.000 Bufalodan 15.000 i hastalıklı imiş .Bebek bufalo doğduğunda anneden mikrobu almış olmuyor . Kuzeydeki temiz bufalolar ile güneydeki hasta bufalolar arasında bypasslar yapıp yavruları kaçırmak gerekiyor .Hasta bufalolar izole edilmezse de ,veremin bütün parka sirayet edeceği ise aşikar . Gözlerini hiç kaçırmıyorlar .Bunlara alacaklı gibi bakıyormuş sözde .bence tam 100 RAND ların üzerine yakışır bir duruş . Belki de Descartes “Cogito Ergo Sum “ sözünü onlara bakarak söylemiştir .Düşündüklerine göre vardır bir bildikleri .
Bufalolardan sonra yeni konuğumuz yaban domuzu . Tabi burada kimin konuk kimin ise ev sahibi olduğu ise tartışma konusu . Boynuzlarından baston sapı yada gazoz açacağı yapılan yaban domuzunun ise bize birkaç poz vermek dışında başka bir işi yok gibi.
Yolda yüzlerce yıllık karınca yuvaları görüyoruz . İşte beşte üç… Sırtüstü yatıp bacaklarını açarak sere serpe uzanmış iki dişi ve bir erkek aslan .. Sessizliğimizi koruyoruz .sabrımızı da öyle . Hayvanların mesai saatleri dışına çıktığımızı sanmıyorum .Aslanlarda tek bir kıpırtı yok .Roy ,aslanları uyandırmak için boğulan bufalo sesi çıkarıyor .Bu ses aslanların pek te umrunda olmadı bende birkaç puhu kuşu sesi denemesi yaptım ama sanırım o da nafile .Sadece bir tanesi esnedi tekrar . Bu aslanlara yatak istirahatini kim verdi ki …
Oysa her safariye çıktığımda
Kedigilerin yeli esmeli
Bir aslanın yelesi gözüme değmeli
Ey seni gidi atılgan ,etçil memeli
Kalk bakayım yattığın yerden
Göster misafirperverliğini
Geldiğimize değmeli
Ben sizin ilginizi çekecek lezette gevişgetiren bir hayvan değilim .Ama burada uyanmanızı silkelenip kendinize ve hatta bana dogru gelmenizi bekliyorum .Haydi kalkın şimdi sebebiniz var . Uyanın … Bunları geçiririken ben zihnimden Ahmet bize aslanların gözlerinin etrafındaki halkalar sayesinde kedilerin gece nasıl gördüklerini anlatıyordu . Birden ne oldu ise aslanlar kıpırdanmaya karar verdiler .Bir tanesinin bakışları aslan kesildi .İşte kendine geldi .. Kendine geldi . Hey gidi aslan yüreklim . Elli Rand eder bu kıpırdanışın . İnanmayanlara gösteririm banknotları .
Dişiler bize doğru yaklaşıyor . Yanımızdan geçtiler sonra da önümüzde yol alırken arkadan erkek aslan asfalta çıktı . Bir süre aslan ile aynı hızda yol aldık …Parkta hız sınırı hayvanların hızına ayarlı nede olsa .
Müthiş bir spreyleme operasyonu .. Aslan kokusunu bırakıyor yola görüyormusunuz .. O sırada saldırabileceği kadar yakınına yanaşmak istedim aslanın .
Gece bastırsın
Göğün rengi koyulaşsın
Aslan perhizi bozsun
Bir cesedi kukla gibi taşırken
Avlanan hayvanın
Avlanmak istenenin dublörü olduğunu
Ve aslanın aldatıldığını
Düşünmek istedim
Hoşuma gitti bu fikir .
Henüz 5 te üçte idik .Leopar ve gergedan görmemiştik .deklanşör seslerinin ardı arkası kesilmiyordu .7,8 yaşlarında erkek aslan bizimle beraber ilerlerken orta hasar görmüş bir yüzü ve yarasız beresiz vücuduna takıldı gözlerim. Alacakaranlık vakti silüetini düşündüm bir an onun . Aslan patilerini asfalta sürttükçe dişi aslan tarafından büyütülen çocuk hikâyelerine kaydım.Dede Korkut hikâyelerine Belki de . Sonra da zihnimde yepyeni fabl oluşumlarına kapı açtım .
Safaride görülmesi en zor olan hayvanlardan birisi vahşi köpekmiş ..Karınca yuvaları şaşırtıcı görüntüleri ve yükseklikleri ile karşımıza çıkmaya devam ediyor .Kim sizi bu yuvaların içinde 300.000 ila 1milyon arası değişen kanatlı beyaz karınca popülasyonunun yaşadığına inandırabilir .
Tepede yepyeni bir ay var . Spot ışıklarımız da yanacak az sonra .Hava kararmak üzere saat 18:45’ e geliyor . Sesler cricketlerden yani cırcır böceklerinden geliyor .Onlara ağustos böceği nasıl diyebilirim ki bu yarımkürede .
Geldiğim ülkede mevsim kış ,burada yaz ama etrafa bakınca nasıl da açıyor içimde bahar .. Vivaldi neredesin ? 4.Mevsimi de getir yanıma .
Aslanların zürafaların ayaklarını kaydırmak icin asfalta sürüklemeleri dışında kimbilir daha kaç taktikleri var .
Farlarımız açıldı .Gözlerim bozuk olduğu için dürbün ile çıplak göz ile görebildiğim kadar iyi göremiyorum .o nedenle bana uzatılan dürbünü iade ediyorum .Etoburların avlanma saati gelmiş olabilir .Su içmeye giden sırtlan gergedana mı sataşıyor belli değil . Karanlıkta parlayan gözler aramak ise meditasyonların en güzeli .
Gergedanlar boynuzları için soyu tükenmekte olan tektoynaklılar .Çalıların arasından keratin ağırlıklı bu görüntülerin ardından gözlerim daldı yine . Silah kabzası olsun diye boynuzuna el uzatan bi avcının gözlerine sert sert baktı yüreğim. Zulu’nun birisi ile bakıştım belki de kimbilir üzerinde şans getirsin diye taşırlar ya hani …
Kaç hayvan doğum yapıyor acaba şu sırada .Yalnızlık nasıldır av olmadan bir antilopa .Bana ölümü ne düşündürebilirdi bu akşam safari olmasa idi .Selam anneciğim ,selam babacığım .Görüyormusunuz karınca yuvalarının içinden çıkan ağaçları.Bu nasıl verimliliktir .Yoksa onları siz mi besliyorsunuz . Spotu tutmayın annemin ve babamın üzerine . Bakmayın gözlerinin içine .
Birden gray darker geçti önümüzden .Bu utangaç hayvan tek eşli bir antilop . Tabi bu tek eşlilik ve çok eşlilik ilginç bir kavram ve doğada daha fazla gözlem gerektiryor zira sosyal tekeşliliğin cinsel tekeşliliği gerektirmediği pek çok gözlemden sözediliyor son yıllarda.Kuşların belki de yüzde 90'ı tekeşli ama bu sosyal tekeşliliğin, DNA çözümlemelerinin keşfiyle birlikte, cinsel tekeşliliğe tekabül etmediğine ilişkin raporlar vardı .Hemen ardından karşımıza bir kudu çıktı .Arada bir yolun ortasına atlayan ya da saklanan impalalar ise kaile alınmadıkları için üzülüyorlarmıdır dersiniz ? Bence hiç te umurlarında değil .
Venüs ne kadar da parlak bu gece .Belki de hergece böyledir . Bushbaby maymunu nasıl da sıçrayıverdi bize sürpriz olsun diye . 7 metre zıplayabiliyormuş.Tam da zıplarken fotoğrafını çekmek harika olurdu ama olmadı .
İşte Roy’un gözünden kaçmayan ve bizim bütün ataklığımıza rağmen hiç istifini bozmayan ve rengini değiştirmek için bile zahmet etmeyen bukalemun.yemyeşil ve hemen elime bir çizik attırıverdi . Yaklaşık 22 cm uzunluğunda yetişkin bir bukalemunun gecenin en fotojenik hayvanı olacağı aklımıza gelmemişti .Ametist yüzüğümün üzerine bastı .asıl bir enerji patlaması yaşar bilmiyorum . ellerimin üzeri benden ayrılırken biraz daha çizildi .
Kanatlı karıncaların yani termitlerin çıkardıkları Kloroflorokarbon gazının ozonu delişine şaşırmıyorum .Etrafta sprey ya da buzdolabı aramaya gerek yok .
Safari turumuz sona eriyor . Uyumadığı içinde gecenin kalp atışları ise , hiç yavaşlamıyor bu parkta ..
Gece gündüze alternatif
Bilseniz bu safari ne keyif
Aslan sabahın erken saatleri
Leopar ise geceleri aktif .
Aklım başımda ,başımda bir kafa
Kafamı çevirince aksi tarafa
Karşıma çıktı iki zürafa
İşte kocaman patili bir arslan
Nasıl olursa olsun gözü kaşı
Tipik kedi davranışı
İnat ederse akbaba
Az sonra aslanın yeni aşı .
İçimde bazen bir ev kedisi
Bir arslan olur ya bazen
O zaman düşünürüm
Adrenali bu kadar yüksek bir gecede
Aç karnına uyku tutar mı bir aslanı
Ya da bufalolu bir sandviç ,
Sabaha kadar tutar mı midesini .
H.Çiğdem Yorgancıoğlu
Kurbağa seslerini duyuyormusunuz .Suyun içinden hamam sefasında gibi vıraklıyorlar . Bir Uzakdoğulunun Çorba tabağında olsalar nasıl susarlar oysa ki . Süt güğümüne düşen ve kurtulmak için çırpınırken sütü tereyağına dönüştüren kurbağanın hikâyesini anımsadım ve bankta yanımda oturan rehberlerin konuşmasına da kulak kabarttım .
DOĞA İLE ARKADAŞ
Toplu iğne başından daha büyük böceklerle dolu bir oda
Kertenkelenin bir duvarda diğeri geziyor aynamda
Tam elime peçeteyi ,alıp atacaktım dışarı onları
Şöyle bir kafamı kaldırıp tavana baktım da
Rahatlarını kaçırmaya değmez dedim
Nasıl olsa diğerleri tepede sırada .
Bungalow
İMPALA
Neyin silüeti yaklaşıyor dizelerime
Yazabilir miyim şiirimi bir antilopun
Dizlerine
Dizüstü çökecek av olur ise .
Haydi bakın etrafa, toynaklarınla
Toprağı eşele ,çapala
Hipnotize eder gibi yaklaşıyor sanki aslan
Emrediyor sanki ,”hadi kaçmadan yalpala”
Bu sesi duyunca
Ne yapacak acaba bu gece bir impala
Kendi ölümünü geciktirmek için
Karıncaların eski uygarlıklarını düşünüyorum . Karınca Z ile de selamlaşıyorum . Kraliyet prensesi Bala bana Böcektopya’dan göz kırptı ..Gidebildiğim kadar eskiye gitmek istiyorum . Şekerleme yapan aslanların görüntülerini çağırıyorum zihnime . Spor amaçlı avlanan aslanlarda var karınları aç olduğu için avlananlarda . Tıpkı insanlar gibi .
Sinsice sıçrayıp bir impalayı havada yakalayıp yere indirmek isteyen bir aslan ,benimle göz teması içinde .Sözcükler söyledim biraz gerçek biraz hayali Ve hepsinin teması kendi içinde .
Soy tüketmek yasaklandı
İçimde bugün ,
fildişi ticaretini yasaklamayak isteyen bir yasa uyandı
Sanki bir filin dişi, uyandığımda yanağıma dayandı
Bahsederken biz ondan bundan
İki dereden bir aradan
Çıkınca karşımıza beşin dördü
,Aslan Bufalo fil ve gergedan
Ortalık hodri meydan .
Ey beyaz adam ,
Bırak dilenciliği
Otur şu safari parkına bekçi diye
İşte sana istihdam .
Pek alıştırmışım kendimi
Gyps fulvuslara bakmaya
Hani şu komik kıyafetli
Ama bunlar Gyps Africanus
Yani bu akbabalar , yerli
Sekiz kiloluk hayvanda
Beş tonluk basınc olacağı
Nereden belli .
Her yolculuğa yeni sözlerim gebe
İçimde kaç göçebe
Ve kaç derme çatma kulübe
Olduğunu bilmiyorum
Küre-i arzın üzerinde
Şimdi de baş aşağı
Geziyor geziyor
Geziyorum .
Dışımdaki hiç kimse diyor ki ;
İçimdeki Güney Afrika Muhabiri
Almaksızın herhangi bir tedbiri
Seçeneklerinden biri
Herhangi biri .
Bungalowlar parkın malikaneleri
Sürü halinde yaşayan aslanların lideri
Sözünün eri .
H.Cigdem Yorgancioglu
Bulduğum böceklere ,kertenkelelere ,halıda uyuyan kelebeğe hepsine isim koydum .işte simleri . Xhosa, Sotho, Venda, Tsonga, Pedi, ,Shangan ve Ndebele.isimlerini yadırgadıklarını sanmıyorum .
Skukaza
Yorum Yaz...