'Yetersizlik duygusu' yetersizliğin kendisinden daha önemlidir. İnsanı yiyip bitiren bu duygu, bazı kişilerde onun ortadan kaldırılmasını amaçlayan bir çabanın gösterilmesine yol açar, engelli veya engelsiz. Bu nokta da amaç aynı amaçdır; insanın kendisini kıstırdığı; önüne geçemediği yaşamını güzelleştirme, başarılar sağlama, kalıcı olma ve umutla yaşama savaşı. Elbet de tüm engellere rağmen.
Toplumda engel bir yetersizlik değil dengedir. Adler'in gözlemlerinin odak noktasında; güçsüzlüklerini, kalıtsal yetersiz organlarını, zamanla güçsüzlüklerini dengelemekle kalmayıp, aşırı derecede fonksiyonel bir denge sağlayabildiği ve dahice denebilecek fonksiyonel bir üstünlüğe dönüşebildiği, görüşü yer alır. Miyop Gustav Freytan’nın alabildiğine titiz betimlemeleriyle ünsalmış bir yazar olması, bir hayli usta müzisyen vardır; işitme duyularında bir yetersizlikten şikayetçi olan ve günün birinde kulakları duymaz olan Beethoven, schuman gibi...
Emin olun bu kişilerde, onları üstün ve ölümsüz yapan bu başarılar; bir organın biyolojik nedenlerden kaynaklanan işlevsel yetersizliği veya yeterli oluşu değil; salt çabanın, çalışmanın ürünüdür. Başarının, kusurlu organ tarafından sağlanmadığının; sadece insanın istemesine, ruhsal üst yapısının kuvvetine bağlı olduğu bir gerçek. Hepimiz biliyoruz ki sanat ve mitoloji organsal birtakım kusurları ve yetersizlikleri olan, bir çok insanla dolu. Bence bu da, yetersiz görülen organın başarısının ve gücünün tek kanıtıdır.
Yorum Yaz...